Ülkemiz enerjide dışa bağımlı olduğu için yerli ve milli kaynakları en üst düzeyde kullanırken enerji kaynak çeşitliliğini de sağlamak zorundadır. Bu amaçla ülkemizdeki yerli kömür, güneş, rüzgar ve diğer yenilenebilir enerji kaynakları maksimum düzeyde kullanılırken, nükleer enerji santralleri ile kaynak çeşitliliğini sağlamak enerji arz güvenliği açısından önemlidir. Ülkemiz açısından birini öbürüne tercih etmeden kullanmak durumdayız. Bu kaynaklar birbirinin alternatifi değil tamamlayıcısıdır.
Ancak kamu oyunda sıkça dillendirilen bir argümanı burada cevaplamak isteriz: Bedava güneş, rüzgar varken neden nükleer santral kuruyoruz?
Öncelikle nükleer ve güneş (ya da rüzgar) hem teknik hem altyapı olarak birbirinden tamamen farklıdır. Bir nükleer santral 365 günün 330-335 günü iklim ve doğa olaylarından etkilenmeden elektrik üretir. Yani güvenilir ve emre amade bir santral çeşididir. Buna baz yük santraller denir. Ne zaman ihtiyaç duyulursa o zaman hazırdır. Bunun yanında rüzgar ve güneş santralleri 365 günün 75 – 115 günü arasında elektrik üretir. Yani 1000 MW’lık bir nükleer santralden elde etmek istediğiniz elektriği yaklaşık 3000-3300 MW’lık güneş ya da rüzgar santralinden alırız.
İkinci olarak bir nükleer santralin ömrü 60 yıldır. Yani 60 yıl boyunca (ömrü uzatma ihtimalide her daim var) aynı verimde elektrik üretebilir. Rüzgar ve güneş santralleri yıllar geçtikçe verimden düşer ve nihayetinde 20-30 yıllık bir yatırım ömrüne sahiptirler. Yani nükleer santrallere bir sefer yatırım yapılınca güneşe veya rüzgar 2-3 sefer yatırım yapılması gerekmektedir.
Yukarıdaki argümanlar ışığında 60 yıl boyunca nükleer santrallerden elde edilen elektrik miktarına denk bir üretimi güneş ve rüzgardan elde etmek isterseniz toplamda 6000 ila 9000 MW’lık bir yatırım yapmak zorundasınız.
Gelelim işletme aşamasına. Santralleri kurdunuz. Elektrik üretimine başladınız. Elektrik sistemini ayakta tutmak için baz yüküne ihtiyacınız vardır. Bu baz yükü talebi ülkemizde kömür ve doğalgaz santralleriyle karşılanmaktadır. Doğalgaz fiyatları petrol fiyatları gibi hızlı bir şekilde değişebilmektedir. Elektrik fiyatlama mekanizmanız, doğalgaz gibi ani fiyat değişimlerinden etkilenecek bir altyapıya sahipse, elektrik fiyatlarında istikrar olması beklenemez. Ani artışlar vatandaşın veya sanayicinin cebine zarar olarak dönebilir. Diğer yandan nükleer santrallerde yakıt maliyeti toplam maliyet içinde %10-15 dolaylarındadır. Yani yakıt maliyeti iki katına çıksa bile elektriğin maliyeti bundan etkilenmez. Bu nedenle nükleer santrallerin belli oranda paya sahip olduğu elektrik üretim portföyleri daha istikrarlı bir fiyat dengesi gösterir. Dİğer yandan doğalgaz veya petrol gibi fosil kaynaklar belli bir coğrafi bölgeden çıkarılmaktadır. 1970’ler yaşanan petrol krizi gibi bir durumda kalınırsa doğalgaz temin edemeyeceğimizden dolayı elektrik üretimi kesintiye uğrayabilir. Nitekim Ukrayna-Rusya krizinde böyle bir durum yaşanmış, Avrupa ülkeleri kış ayında zorlu bir sınav vermişti. Bu gibi kesintiler nükleer enerji için mümkün değildir. Çünkü nükleer yakıtın ham maddesi belli bir coğrafyaya lokalize olmamış geniş bir alana yayılmıştır.
1200 MW’lık bir nükleer santralin çalışma kapasite faktörü %90 civarında olup, yıllık 9,5 milyar kWh elektrik üretebilmektedir. Örneğin 15 MW’lık SOLAR-2 güneş enerji istasyonu güneşin en parlak olduğu zamanda yılda 40 milyon kWh elektrik üretebilir ve yıllık çalışma kapasite faktörü sadece %30 civarındadır. 1200 MW’lık bir nükleer santral ile karşılaştırma yapılırsa, 100 km2’lik alanı kaplayan 238 adet SOLAR-2 santrali ile aynı seviyede elektrik enerjisi üretimi yapılabilmektedir. Ayrıca 238 SOLAR-2 santrali yaklaşık 10 milyar dolara mal olurken, 1200 MW’lık bir nükleer santral 0.25 km2’lik bir alanı kaplayarak, maliyeti 5 milyar dolar civarındadır.Yakıt girdisi olmamasına karşın, fotovoltaik (PV) panellerin yağmur, toz, kuş pisliği gibi etkilerden temizlenmesi ile kum, toz, yağmur, fırtına v.b. dış etkenlerden dolayı hasar görmesi nedeniyle değişimi gibi büyük bakım masrafları oluşabilmektedir. Ayrıca, gündüz elde edilen fazla enerjinin depolanması için kullanılacak akülerin bakımlarının yapılması ve belli periyotlarla değiştirilmeleri gerekmektedir.
PV panellerin kilometrelerce alanı kaplamaları ve milyonlarca aküye (1000 MW’lık santral için yan yana konulduğunda 10 futbol sahasını doldurabilecek miktarda, 12V-200Ah’lik yaklaşık 1 milyon kurşunlu akü gerekmektedir) ihtiyaç duymaları sebebiyle nükleer santralin kurulumu ve yakıt masraflarına göre daha fazla maliyet getirmektedir. PV panelleri 10-15 yıllık periyotlarla değiştirilmek zorunda olup, üretiminde kullanılan silikon, kadmiyum-tellür, bakır-indiyum-selenid gibi zararlı kimyasal atıklar ortaya çıkmaktadır. Bu da güneş santrallerinin, zannedilenin aksine, hiç de çevre dostu olmayan teknolojilere dayanmakta olduklarını göstermektedir.Türkiye’de PV panelleri, halen ancak elektrik şebekesinin olmadığı, yerleşim yerlerinden uzak yerlerde ekonomik yönden uygun olarak kullanılabilmektedir. Bu nedenle ve istenen güçte kurulabilmeleri nedeniyle genellikle sinyalizasyon, kırsal aydınlatma ihtiyacının karşılanması vb. gibi uygulamalarda kullanılmaktadır. Ülkemizde halen Telekomünikasyon istasyonları, yangın gözetleme istasyonları, deniz fenerleri ve otoyol aydınlatmasında kullanılmaktadır.
Coğrafi konumu nedeniyle sahip olduğu güneş enerjisi potansiyeli yüksek olan Türkiye’nin ortalama yıllık toplam güneşlenme süresi 2.640 saat (günlük toplam 7,2 saat), ortalama toplam ışınım şiddeti 1.311 kWh/m²-yıl (günlük toplam 3,6 kWh/m²) olduğu tespit edilmiştir.
Rüzgar Enerjisi
Rüzgar yıl boyu sürekli esmemekte, 1000 MW’lık santralin çalışma kapasite faktörü yaklaşık %25 olduğu için bir sene içerisinde sadece üç ay enerji üretebilmektedir. Rüzgar enerji santralleri yüzlerce kuş ölümüne, eko sisteme zarara, gürültüye ve görsel kirliliğe de sebep olmaktadır.Türkiye’nin Rüzgâr enerjisi potansiyeli, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının son çalışmaları ile 45.000MW olarak hesaplanmıştır. Hali hazırda 1750 MW civarında kurulu rüzgar gücümüz bulunmaktadır. Kapasite faktörünün %35 civarında olması ayrı bir dezavantaj olarak görülmektedir. RESSİAD- Rüzgâr ve Hidroelektrik Enerjisi Santraları İş Adamları Derneği sitesinden alınan Nükleer ile Rüzgâr kıyaslaması aşağıdadır.
- Nükleer santral baz (temel) yük santralı
- Rüzgâr santralı alternatif (baz ve pik olmayan) yük santralı (depolu hidroelektrik santral veya sıcak yedek doğalgaz santralı ile desteklenmesi gerekiyor)
- Nükleer santralın yıllık çalışma süresi : 000-8.000 saat
- Rüzgâr santralının yıllık çalışma süresi: 000-3.000 saat
- 1000 MW’lık nükleer santralın yıllık üretimi: 7-8 milyar kWh/yıl
- 1000 MWlık rüzgâr santralının yıllık üretimi: 2-3 milyar kWh/yıl
Toplam potansiyeli en fazla 48.000 MW olan, yıllık ortalaması 7,5 m/s ‘nin üzerindeki bölgelerde günümüz fiyatlarıyla ekonomik olabilecek yatırımlar yapmak mümkündür.
2007 yılında gerçekleştirilmiş olan Türkiye Rüzgâr Enerjisi Potansiyel Atlası (REPA) ile ülkemizde yıllık rüzgâr hızı 8,5 m/s ve üzerinde olan bölgelerde en fazla 5.000 MW, 7,0 m/s’nin üzerindeki bölgelerde ise en fazla 48.000 MW büyüklüğünde rüzgâr enerjisi potansiyeli bulunduğu tespit edilmiştir.
Hidroelektrik Santraller
TEİAŞ verilerine göre 30 Nisan 2015 tarihinde ülkemizin hidroelektrik santral kurulu gücümüz 24.750,7 MW’tır[1]. Hidrolik barajlı olarak 82, hidrolik akarsu modelinde 440 adet santral mevcuttur[2]. DSİ verilerine göre Türkiye ekonomik potansiyelinin %35’i hali hazırda kullanılmış durumda olup, %14’lük kısmının inşası devam etmekte ve %51’lik kısmı değerlendirilmeyi beklemektedir.Teknik ve ekonomik olarak değerlendirilebilecek tüm hidroelektrik potansiyelin 2023 yılına kadar elektrik enerjisi üretiminde kullanılması hedeflenmektedir.
Jeotermal Enerji
Ülkemizde halihazırda 15 Jeotermal Santralinin toplamda 427,4 MWe kurulu gücü mevcuttur[3]. MTA Genel Müdürlüğü son dönemde artan çalışmalarıyla 2005 yılında 170 olan keşfedilmiş jeotermal saha sayısını günümüz itibariyle 190’a ulaştırmıştır. Türkiye jeotermal ısı potansiyeli açısından Dünya’da 7. Avrupa’da ise 5. sıradadır. Toplam Jeotermal Isı Potansiyeli 31.500 MWt, Jeotermal Elektrik Potansiyeli 2.000 MWe dır. Bu sahalardan 6 tanesi elektrik üretimine uygun olan Aydın-Umurlu (150 °C), Aydın-Sultanhisar (146 °C), Aydın-Bozköy (143 °C), Aydın-Atça (124 °C) and Aydın-Pamukören (188 °C), Nazilli-Bozyurt (127°C) jeotermal sahalarıdır[4].
[1] http://www.eie.gov.tr/HES/index.aspx
[2] TEİAŞ, Kurulu Güç 2015.
[3] TEİAŞ, Kurulu Güç 2015.
[4] http://www.mta.gov.tr/v2.0/daire-baskanliklari/enerji/index.php?id=jeotermal_potansiyel